MİRACINIZ MÜBAREK OLSUN


MİRAC KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN
Miraç, Peygamber Efendimizin bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya, oradan da Yüce Allah’ın huzuruna vardığı, içerisinde pek çok hikmet ve sırların bulunduğu mübarek bir yolculuğun adıdır. Bu yolculuk, varlık düzeyinde, hakikat göğünün katmanlarında olduğu kadar, Allah’a ulaşmak için katetmesi gereken yolu görmek isteyenlere de emsal teşkil eden kutlu bir yolculuktur. Bu anlamda Miraç, insanın erdem yolculuğunu, beşerîlikten insanîliğe yükselişini ifade etmektedir.


Miraç, insanın, ilahî rızaya ve desteğe ulaştığında akıl ve idraki zorlayan nice üst derecelere ulaşabileceğini gösterdiği gibi, manâ âleminde yükselip ilahî rahmet ve huzura erişmenin, öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlakî erdemlere yükselişten, her şeyin sahibi olan Yüce Allah’a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğini hatırlatan bir fırsattır.

Miraç, göklere olduğu kadar, insanın iç dünyasına doğru da yapması gereken bir yolculuktur. Mescid-i Harâm, Mescid-i Aksâ ve göklerde Hz. Peygamber’le gerçekleşen bu kutlu yolculuk, bugün bizim için manevî merkez olan gönül dünyamızda gerçekleşmelidir. Bizzat Peygamberimiz tarafından mü’minlerin miracı olarak nitelenen namaz da, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder. Çünkü mü'min, namazda Rabbinin huzurunda durarak, sadece O'na ibadet etme ve sadece O'ndan yardım isteme özgürlüğünü yaşar. Namazda sadece bedeni ile değil; özüyle, gönlüyle, duygu ve düşüncesiyle Allah’a yönelen ve Rabbi ile baş başa kalmanın mutluluğunu yakalayan mü’min, dâima O’nun gözetimi ve desteği altında olduğunu hatırından hiç çıkarmaz, bu bilinçle hayat çizgisini anlamlı kılar.

Sevgili Peygamberimizin Miraç’ından ilham alarak bireyin, toplumun ve topyekün insanlığın her türlü ayıp, çirkin, hata, vebal ve günahı geride bırakarak manevi yükselişi üzerinde de düşünmek zorundayız. Bunun da yolu, fani hevesler peşinde ömür tüketmek yerine yaşadığımız hayatın geçiciliğini gerçekten fark edip Allah’a dönmekten, O’nun rızasına uygun bir hayat sürmekten, geride insanlık için yararlı işler bırakmaktan, bilgiyi. teknolojiyi ve her türlü maddi gücü ahlakla buluşturmaktan geçer. Bugün, dünyada insanlık olarak en büyük sıkıntıları, doğal afetlerden veya Cenab-ı Mevla’nın üzerimizdeki nimetlerini azaltmasından değil, kendi ellerimizle yapıp ettiklerimizden, nefsimizin aklımıza egemen olmasından, birbirimize karşı beslediğimiz sonu gelmez düşmanlık ve ötekileştirmeden, bencillik ve ihtirasımızın, öfke ve kinimizin sürüklediği akıl almaz yanlışlıklardan çekmekteyiz. Miraç gibi kutlu zamanlar, bizlere Yüce Rabbimizin sonsuz merhamet kapısını dua ve niyazla çalarak O’na dönme, kendimize gelme, durup düşünme imkanı sunar; nefsimizin bize güzel gösterdiği kötülük ve çirkinlikten kurtulma irademizi tazeler. Ne mutlu Miraç’ı böyle değerlendirenlere.

Bu duygularla, ülkemizde ve dünyada yaşayan bütün Müslümanların Miraç kandilini tebrik ediyor, bu mübarek gecede Yüce Mevla’ya açılan ellerin ve yapılan duaların, bütün İslam aleminin birlik, dirlik ve beraberliğine, insanlığın hidayetine vesile olmasını, başta yakın çevremiz ile İsrâ ve Miraç mucizesinin cereyan ettiği kutsal topraklar olmak üzere bütün dünyada hak ihlallerinin sona ermesini, acı ve göz yaşının, şiddet, terör ve umutsuzluğun yerini kalıcı bir huzur ve barışın almasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU
Diyanet İşleri Başkanı

Hiç yorum yok: